16 Aralık 2012 Pazar

hayvan adam 4 köşe

    Canı bir bira istedi, düşünmelik bir bira. Gidebileceği yerler vardı. Hayvan adam ilişkilerini taze tutar. Bir tane gold aldı duvarın üstüne götünü koydu. İçi eğlenceyle hazla belki -joy-la doluydu. Ona buna sarkmak lafa girmek istiyordu. Arada aklına yukarıdaki hatun geldiğinde, onun bir aptal olduğu sansürünü yapıştırıyordu beynindeki yerine. Diğer insanlar da aptaldı, diğer insanların daha az aptal oldukları bir nokta yoktu. Güzel olansa, o da en az onlar kadar aptaldı artık.
Hayvan adam, adaleti sevmez eşitlikçidir.
    Hayvan adam, bugün seks yapamazdı herhalde, çok içmişti. Bir kereden sonra zıbarırdı ve bu hiç iyi bir reklam stratejisi değildi. Hele ki yalnız uyumak istiyor, sabah kalktığındaki afallamayı biriyle paylaşmak istemiyor, bağırttırarak osurmayı yeğliyordu.
    Doors vardı. Doors süper adamdır. Hayatı yalan diyenler vardır ama hayvan onu sever. Karaköyde, denizin dip kenarında, balıkçılarla rakı üstüne yapıştırıyordur muhtemelen Doors. Birasından tatlı bir yudum aldı. Biraz deniz havası fena olmazdı ve artık baronların masasına oturacak kalibredeydi, daha uygun bi zaman olamazdı bu iş için. Bu etrafta dolanan hapçı gençlik sadece tokatlıktı.
    Kalktı, birasını kaptı, aşağıya doğru sallana sallana indi. Kulenin yanından geçerken, merveyi (çirkin bacaklı kızın adıymış[gerçekten ve kötü bir isim kabül]) düşündü, "Ne saçma bi dünya olurdu" dedi, birası vardı, içti.
    Hayvan adam eski evleri çok severdi. O evlerdeki muhafazakar ve destekli seksleri düşündü. Pencereleri düşündü, perdeleri düşündü. Taş yolları, soğuğu, sokak aralarını, sarı ışıkları, oraların sesini düşündü. "Gerizekalı salak, yanımda olmalıydı" dedi; ona kendinden hiçbir şey anlatmadan sahip olmak, olabilecek tek mantıktı. Her sokak arasında onunla seviştiğini düşündü, her karanlık noktada. Düşüncesi, oluşundan daha güzeldi belki de.
Hayvan adamın düşünceleri gerçek olamayacak kadar güzeldir; hiçbir zaman buna emin olamaz.
    Hayvan, bugünden ve bu dünyadan istediği, ona borçlu olunan şeyleri düşündü. Bu salak hayat ondan bir sürü yaşanmamışlık çalmıştı. Bu kalabalık, bu yağlı insan içgüdüsü onun kalbine baltalar indiriyordu. Bunu utanmadan ve sürekli yapıyordu zaman denen fizikle açıklanabilecek iğrenç kabül.
Hayvan adam, öyle kolay kolay bir şeyi kabul etmezdi.
    Aşağı indi, denizin o mükemmel boktan kokusunu çekti. O saatte artık balıkçılar tezgahlarını kapatmıştı. Birkaçının dışarıda olan ampüllerini çıkarıp tuz buz etti. Sadece biraz daha olaya girmesi gerekiyordu, kötü bir niyeti yoktu. Köpekler bu konuya tepkisiz kalmadı ve yanına koşarak geldiler. Etrafta kimse yoktu, saat üç buçuktu, gönül rahatlığıyla o da köpeklere havladı. "Demek ki mantıklı bi şey yapıyomuş" dedi köpekler ve iki metre etrafında toplandılar hayvan adamın; artık bir sürüsü vardı.
    Sakin, kendinden emin ve köpekleriyle devam etti sahilden hayvan adam. Istanbul, yangın kulesiyle ancak bu kadar güzel kırıtabilirdi karşısında. Ninja kaplumbağalar ayı vardı yukarda ve birkaç bulut osuruğu vardı en fazla. Renkleri gördü uzakta, saçma sapan ama "Gel ulan buraya" diyen renkler.
    Nereye kadar renkler cezbedecekti onu. Renkler, düşündüğü kadar sahiplenir miydi hayatını. Bu bütün binalar, bu bütün vücutlar ne kadar az riyakardı. Ne kadar delikanlıydı ki o? Biraz düşündüğünde hiçbir şey bilmek istemez miydi o zaten hep. Ahmaklık mıydı yaptığı, her bir boku merak etmek, kurcalamak, aslında umutsuzluğu, çaresizliği miydi? Bunu kendine nasıl itiraf ederdi? Mevcut dünyada bu ne kadar isabetliydi, yalanın koynundan daha ne kadar kaçabilecekti?
    Doors'un mekanına daha varken kendi kalbine salladığı bu kürekler canını kazıdı. Hayvan adam çok maniktir. Bir bank buldu oturdu, sigara yaktı. Boğazın bu boktan üvey kısmına temaşa ederek çekeledi sigarasını. Köpekler, zamanı dolduruyor, amaçsız hareketleriyle içini resmediyordu aslında olmayan boşluğa. Oysa, kanını görmekten aciz, izin veriyordu zamana, sadece aksındı. Belki de karnı acıkmıştı sadece, bütün bu haller ondandı. Belki de bir daha yiyemeyecek kadar toktu. Artık o tek inandığı ülkenin, dünya haritasından pörtleyip davetini göndermesi lazımdı. Ya da her şey boktandı. Ya da güzel boklar vardı. Ya da hiçbir şey yoktu. Sadece gelenler ve gidenler. Bütün zaman elini suya daldırdığıyla, kuma daldırdığı ikiyüzlülüğüyle doluydu.
Hayvan adam kendinden kaçmaz.
    Geçmişi anlamadığı için sevemeden yerinden kalktı. Bu gece dolacaktı. Olduklarını tahmin ettiği yere doğru yürüdü. Köpekler peşini bırakmıştı. Köpekler onda liderlik vasfı görmemişti demek. Onda peşinden gidilecek bir şey görmemişler demek. Hayvan adam zaten buna utanırdı. Uzaktan Doors'u gördü. Yaklaştı, dört kişiydiler. Birini daha önceden tanıyordu. Düzenbaz bir herifti. Doors'a bar işlettiği zamanlarda borcu olan sevimsiz biriydi. Ama Doors'la çok eski arkadaştılar ve Doors iyidir. İyice yaklaştığında onu fark etti:
-Şşerrefsiiiz şşerrefsiiiz(onun mimiklerine hayran olurdunuz)
-Ne ya alalaa ne var(güldü hayvan)
-Kardeşim, hoş geldin, ne yapıyosun lan bu saatte burda
-Naapiim kafam baya iyi, bakiim dedim belki burdadır, aramadım da geç oldu diye nabıyon(sarıldılar)
-İyidir kardeşim sen nasılsın, lan özlemişim şerefsiz ne arıyosun ne soruyosun bak bak kadraja al tam öküz(güldüler)
-Ya abi valla evden çıktıımız yok ya
-Tanıştıriim kardeşimdir, benim işletmeciliğini yaptıım barda hani anlatıyodumya ha bu öküz her gün gelir içerdi, bunların güzel tayfası vardı, bunlardan ben para da kazanmazdım rakıyı ortak alırdık nirvana açardık, bu hayvan duman söylerdi, içerdik kanka.
    Hayvan adam gülümsedi, diğerleriyle tokalaştı.
-Hadi bize bira al, daha mevzumuz var oğlum, ballı göt iyi zamanda denk geldin
-Ooo hemen kaç tane aliyim
-Al şurdan on tane al
-Hacı abi ama mevzu varsa bi yolluk yap da film çekiyim be yolda
-Hay amınakoyim tamam iyice torbacı belledin zaten beni, film milm işleriyle de uğraşıyo da pezevenk bakalım bi tuttursa da.. sana diyorum oğlum beni çek beni kullan
-Çekicem tamam ilk seni çekicem seni köpeklere fısıldayan adam yapıcam
-Hassiktir lan ordan(güldüler)
-Harbi diyorum ha bi tane belgesel var öyle herif köpekleri eğitiyo amarikan bu sana da uyarlama yapıcaz sen anlıyon köpeklerden.
-Olm ben canlının halinden anlarım, biz boşuna doors olmadık
-Doğru diyon, ama valla aklımda bak ha tam olarak öyle olmasa da iyi bi fikir bu neyse siktireet becerikli abim benim hemen de yapıverdi hadi çekeliyim de gidiyim
     Hayvan adam, zehrin tadına tekrardan bandığında action diye bağırdı kalbine. Bira almaya yollandı. Yıkıcı bir mutluluğu vardı. "Ne kadar aptalım lan ben" dedi. Hiçbir şeyin değerini bilemediğinden, bu konuda yeteneksiz olduğundan, yine de böyle biri olsa bile kendisini sevmesi gerektiğinden ve bunun samimiyetsizliğinden yakındı. Köprünün altındaki restoranların arka taraflarındaydı tekel. Oralardan geçerken, lüks denebilecek bu restoranların kaşık çatallarını bildiğiniz mazgal başında, sıcak su ve iki gıdım sıvı deterjanla yıkandığını fark etti. Zaten öyle olması gerekmez miydi, neden kasılsındı ki şu dünyada. En fazla ne kadar temiz olabilirizdir ki?
    Geri geldiğinde gayri ihtiyari saatine baktı, dörttü saat. Biraları dağıttı, adı Murat olan yavşak, belli ki olmuş zıvdalıyordu:
-Abi tamam dedim ya. Bak kardeşim sen de dahil ol diye söylüyorum. Çocuğun olunca var yaa, kardeşim sana söyliyim bütün ne varsa siktirediyosun ya. Bak bilirler bunlar beni doors abine sor ben manyak diil miydim kanka?
-Manyaktın amınakoyim Neva'da dört yüzü gören tek insandır bu. Murat dört yüz amınakoyim biz daha yüzü anca bulmuştuk.
-Bak, bak. Nerden nereye bak. Bilader çok üzülüyosun çok yoruluyosun insan olarak ama çocuğun olunca amınakoyim baba olunca tamam mı.. Her şeyden vazgeçebiliyosun amınakoyim çok acaiyip ama çok iyi bi duygu ben bunu tahmin edemezdim murat abi.
    Hayvan adam, Murat abi'yi zaten gözüne kestirmişti. Adam neresinden baksan elli beş yaşındaydı. Yüzünde yoktu ki iki mm kare çatlaksız, çiziksiz olsun. Midye çıkardıkları, balık tuttukları, bazen de karşıya turistik insan taşıdıkları ekmek teknesinin sahibiydi:
-Eyvallah, eyvallah kardeş, seni anlıyoruz
-Abi (diye girdi hayvan, susmayı da bilmez) çok zor değil mi ya çocuk sahibi olmaya karar vermek, çok zor abi ya, artık dünya mı değişti şimdi yaş farkı varya ama ben öyle görüyorum yani benim mi salaklığım yoksa
-Yok bilader(diye atladı yavşak murat) onun bi zamanı var sen seçmiyosun geldi mi de eyvallahı çekiyosun öbür türlü zaten yaşamanın bi anlamı yok
-Ya doğrudur abi de baksana yani insanlara birbirlerini yiyiyolar ya hadi sana bi şey oldu ne olucak o çocuğun hali, savaş çıktığını düşün, oğlunu yollıycan var ya öyle de bi kitap
-Ben kitap mitap okumam bilader. Sen savaş hakkında kitap yazıyosan o işten zevk alıyosun demektir. Ben öyle işe malzeme olmam
    Hayvan, bu herife kıl olmakta ne kadar da isabetli olduğunu anlamıştı. Dünyanın en yüzeysel yılanıydı bu herif. Bu dünyaya ait olmamalıydı bu zihniyet. Kafası güzeldi evet ama otuz beş yaşında bir insan böyle düşünememeliydi ona göre. Kendini tarttı, yok olmazdı. Yoksa olur muydu, bu kadar mı haksızdı şu mırınkırın doğrularında. Hiç mi dünyanın nefesini algılayamıyordu, frekansı bu kadar mı kaybetmişti.
-Yea ne çocuk yapıcan abi(diye girdi bülent o da otuz yaşlarındaydı) benim çüküm kalkmıyo zaten amınakoyim, ağızda diş kalmadı, geçen karı denk getirdim sikicem, kalkmıyo çük, hep taştan(güldüğünde dünyanın en tatlı dişsizliğini görüyordunuz)
    Hayvan adam bülent abiyi çok sevdi ve "çocukça" bir kahkaha patlattı. Bu ne kadar mantıksız da olsa çocukluğun, yapay ve aslında hiçbir zaman olgunlaşamayacak "yetişkin"e zaferi tadında şen şakraktı. Paçoz baba murat, yılanlığına yediremedi bu kılıcı:
-İnsanın hayatında yediği bi tokat vardır, her şeyi alıp götürür. Sen daha o tokadı yememişsin.
    Hayvan, onun burnuna baktı, onun insanlara dik bakışı buydu. "Sen benim zekamı nasıl küçümseyebilirsin aptal" demek istedi. Ama bu laf onu tatmin etmezdi. Onun o evcilik oyununu kurduğu masanın örtüsünü götüne sokmak istedi. Ama o buna değmezdi. Uzun uzun ona baktı, burnuna. O, yaşının verebileceği gücün bile farkında olmayacak kadar kayıptı hayvana göre. Gözlerini birasına, hele ki denize devirdi.
Hayvan adam en çok da denizi paylaşmak istemez.
    Üç kuruşluk beyniyle, üç metrekarelik algısında yaşayan biri yine tenezzül edilmeyecek bir oluştur. Hayvan:
-Doğrudur abi(dedi)
-Ya bi siktirin gidin "Yanımızda olmayanlara" diyerek biraları tokuşturttu.
-Benim biriyle arkadaş olmam için, onunla çok sikişmem lazım(dedi murat abi)
-Çok haklısın abi(diye atladı hayvan, o da bunu düşünmüştü önceden, kimseyi tek sikişte tanıyamazsınızdır ona göre de)
    Ufak murat beyinsizi, oğlunu özlediğini bahane ederek, limitini yeterince zorladığını falan düşünmeden artık bir göt olduğunu fark edip siktirip gitti. Murat abiyse, hayvanda kendine dair bir şeyler gördüğünden belki onu sevmişti. En azından hayvan düşüncesi bu yöndeydi.
-Ucuz göt bu, sen yanlış anlama
-Yok abi, öyle bi şey yok, benim saygı duymak yani durumum, bilemem yani
-Benim de çocuklar var, ama rahat ol yani biz de düşünmüşüzdür illa ki
-Eyvallah abi, sen anladın zaten beni
-Sen bizi yanlış anlama, ben burdan çıkıcam şimdi tekneyle sarıyere eve, bu lavuklarla takılıyoruz işte, işin orospuluğu, bunu da anlıycaksın
-Eyvallah abi, anlayabiliyorum
-Yine de içini karartma, deniz bize bakar, hep bakmıştır
    Adam öyle bir adamdı ki keşke hayvanın dedesi olsaydı. Keşke bu kadar cayır bir ses kanından olsaydı.
-Tekneye mi geçsek doors
-Abi beş oldu be hanım şimdi uyumamıştır, çocukları da ben yolcu ediyorum okullarına
-Tamam sen siktir git, senin durumun nedir bilader, bizim biraz daha yolumuz var
-Valla abi, takılırım yani de rahatsızlık vermiyim
-Siktirtme rahatsızlığını, geçelim tekneye iyice ayaza vurdu biz kofti yaşlı değiliz, harbi yaşlıyız yani(güldü)
    Biralarını bitirirlerken telefon çaldı, arayan hatundu.

1 yorum:

  1. teşli BAYANLAR Ben kaan 0.5.3.8.5.8.1.5.6.2.9.İSTANBULda Real Sex İstiyorsanız Gizlilige Önem Veren,Gizli aşk ilgi sevgi sexs zevk kaçamak mutluluk arkadaş dost arayan bayanlar sadece bayanlar arasın evli dul bekar fark etmez fantazı arkadasınız sırdasınız sms watsap carı

    YanıtlaSil