29 Kasım 2012 Perşembe

hayvan adam vs shark 3

    Numarayı buldu ve aradı. Bir süre çaldıktan sonra meşgule attı hatun. "Kolay olmayacak" diye düşündü. Yine de kibar bir şekilde onu zorlamaya karar verdi ve biraz zaman geçirmek için bira içmek istedi. Arka sokaklara daldı, bir tekel buldu. Orada rahatça içebileceği bir yer de biliyordu. Yerleşim süreci geçtikten sonra, "Zamanı geldi" diye düşünüp mesaj yazmaya başladı. "Ben taksimdeyi.." yazmışken, bir mesaj geldi: "Arkadaşımın doğum günü var, çok ses var açmadım, ne istiyosun?".  Hayvan adam, bu tarz bir terslemeyi öngörebilmişti. Bu hatunla aralarındaki sürtüşmelerden de çok keyif alıyordu: "Nerdesin taksimdeysen gelip görmem lazım seni, uygunsa yani?". Bu mesajdan sonra, on dakika boyunca cevap gelmedi. Hayvan adam, birasını bitirdikten sonra hatunu tekrar aradı, arama yine meşgule atıldı. Bunun üzerine biraz demoralize de olsa, hayvan adam onu görmekte kararlıydı. Ona bir ekstra içmelik daha şans tanımaya karar verdi. Sigarasını bitirip tekele doğru hamlesini yapmışken telefonu çaldı, arayan oydu. Açtı:
-Çabuk konuş, dışarı çıktım. Ne istiyosun sen nerden çıktı şimdi?
-Ya bi yerden bi şey çıkmadı, görüşmek istedim özledim ne var yani?
-Ya ne kadar salaksın, neyi özledin, kulaklarımı mı özledin, merak etme hala büyükler, senin aletin kadar büyükler merak etme!
-Ya ööf salak karı!
-Ne diyosun sen ya, ya sen kimsin, bi de utanmadan arıyosun, siktir git lütfen!
-Ya bak bi dinle tamam mı, yine küfür ediceksen et
-Dinleyemem ben seni çok üşüdüm içeri giriyorum, aptal gibi üşüyorum ya senin yüzünden
-Ya tamam o zaman söyle nerdeysen oraya geliyim
-Gelmeni falan istemiyorum, seni görmek falan istemiyorum ya, aptala bak
-Ya tamam gelince küfür edersin, yüzüme etmek daha tatlı olur, nerde olduğunu söyle, kavga etmek falan istemiyorum ben ya, görücem sadece, merak ettim, vallahi özledim ya
-İstemiyorum arkadaşım, şu an zaten imkansız belki sonra... Sonrası da yok, istemiyorum yani gayet
-Ya tamam hadi büyüksün sen, gelip giderim, ya hadi lüüütfen ya lüütfen
-Üşüdüm ben içeri giriyorum(kapattı)
    Hatun, hayvan adamı tanıyordu; en azından hayvan adam bu konuşmayı öyle yorumlamıştı. Onun nerede olduğuna dair bir fikri vardı aslında ama artık daha da hayvan olması gerekiyordu oraya gitmesi için. "Şu ekstrayı bi içiim" diye düşündü ve biraz sakinlemesi gerekiyordu beyninin. Tekeldeki aynalarda kendini gayet beğendi, bir ekstra sonra bütün küfürleri yiyebilecek kadar yakışıklı olacağını düşündü. Onunla yatmak falan derdi değildi. O sadece hissetmek istiyordu. Hayvan adam, hislerinin onu yönetmesini istiyordu. Başında ona emirler verecek bir merci arayışındaydı. Doğal yaşam koşullarına ulaşmak istiyordu. Yaprak olmak istiyordu.
Hayvan adam zamanı gelince solup çürümeyi tamamıyla içselleştirebilir.
    Hatunun genelde arkadaşlarıyla takıldığı yer morfo adında bir yerdi. Hayvan adam, birasını bitirdi. Sarhoşluk ve soğuğun etkisiyle, elleri buz kesti, kulaklarıysa muhtemelen kıpkırmızıydı ve yanıyordu. Yürümesi gereken bir sigaralık yolu vardı. Sigarasını yaktı. Yoldaki insanların yüzlerine doğru üflüyordu. Hele ki çirkin insanların yanından geçerken onlara duyabilecekleri tonda küfürler ediyordu. Her şey hızlı hızlı gözlerinin önünden akıyordu. İzlediği filmden daha güzeldi bu görüntüler. Derken mekana geldi, içeri girdi.
    Önce tuvalete gitmesi gerekiyordu. Tuvaleti arama bahanesiyle, ortalığı da kolaçan edecekti. Hatunu veya onun arkadaşlarından kimseyi göremedi. Tuvalete girdi, işini gördü. Çıktı biraz daha dikkatli bakındı etrafına. Hatun eğer burada değilse, aranacak başka mekan yoktu kafasında ve gece bitmişti. Bara gidip bir bira istedi. Birasını aldı, sigara içilmiyordu içeride, sigara bahçesine çıktı.
    Çıktığı gibi eskiden takıldığı bir hatunu gördü. Dört özellik varsa ve bunlardan bir tanesi güzellikse, bu hatun o özelliğe sahipti fakat sadece güzelliğe. Hatun da onu dışarı çıkmaz fark etti ve yüzünde güller açarak yanına geldi sıkı bir sarılma yaşadılar. Hatun, her zamanki gibi yalnız değildi, hatta fazla doluydu yanında iri kıyım iki tane bir tane de zayıf ama uzun süredir arkadaş olduklarını bildiği arkadaşı vardı. Hayvan adam, birisini aradığını ama bulamadığını, gelmişken bir bira içeyim diye düşündüğünü söyledi. Hatun da onu yanlarına davet etti. Hayvan adam, diğerleriyle selamlaşıp sırtını terasın yarım duvarlarına yaslayıp etrafı soldan sağa kesmeye başladığında sağ köşede aradığı madeni gözleri ona dikik fark etti.
    Esas hatun, gözlerini iki saniye ona pis pis baktıktan sonra arkadaşlarına devirdi. Hayvan adamın kalbi yeniden atmaya başlamıştı. Bugün onun günüydü. Şimdi onla ilgilenmez davranabilecekti. Hele ki yanındaki seks bombasının onu hiçbir şey bilmeden karşılayışı, elini çok çok güçlendirmişti. Bir süre bu beyinsizlere katlanacak ve doğru zamanda hatununun karşısına çıkacaktı.
    Onlar, dışarıda devam ederlerken, hatun arkadaşlarıyla içeriye geçti. Acele etmeyecekti, bir birası, boş bir mesanesi ve dışarıda oldukça merak edilecek bir durumu vardı. Yine de zaman ağır işliyordu. Muhabbet çekilemeyecek derecede derecesizdi ve bira en ilişkide bulunulacak metaydı. Artık iyice açıldığından çok hızlı içmişti. İçeri, yeni bira almaya girdiğinde hatunu fark etti ve bir oğlanla hatunu gayet samimi bir şekilde gördü. Buna aldırmadı, bu bir oyundu, yine de bu durum onun hoşuna gitti. Sadece birasını alıp tekrar sigara bahçesine çıktı. Aynı oyunu kendisinin de oynaması gerektiğini düşündü sadece biraz daha sarhoş olmalıydı çünkü bu tipler gerçekten kaymışlardı.
    Zayıfça olan tip "Bir tane daha mı yapıştırsak?" dediğinde kafasındaki bazı sorunlar tuz buz oldu. Şimdi onları gerçekten de seviyordu. Bu teklif karşısında birasını hibe etti ve çabucak dönerek bitirip, içeriden geçerek bir kat aşağıya indiler. Burada avukatlık bürosu tarzı daireler vardı. Mekana buraya uğramadan asansörle çıkıyordunuz ve manyak olmadığınız sürece burayı görmüyordunuz. Hayvan adam, yaptığının ne boyutta tehlikeli olduğunu daha düşünemeden çemberde sırası gelmişti. Az çok içmişti ve şimdi her şey çok daha mükemmel olabilirdi. Bugün de her gün gibi buna değerdi.
Hayvan adam zamanın değerini bilir.
    Tekrar yukarı çıktıklarında hepsi birer bira daha aldılar ve ölesiye güzellerdi. Birbirlerine de ısınmışlar, dans edecek veya kapalı bir yerde kalacak kafaları olmadığı için yeniden terastaki köşelerine çekildiler. Gülüyorlardı ve hayvan adam hatunu gerçekten unutmuştu artık o da yeteri derecede aptal ve güzeldi. Daha çok gülmeye ve daha da güzelleşmeye başladıklarında elleri artık eski hatunun belindeydi. Hatun da hayvam adamın boynuna doğru gülüyordu, onun o asfalt kokusunu alıyordu artık sürekli, koca memeleri göğsündeydi, hatun üstünde yatıyordu neredeyse. Sigarasını saçlarına üflememek için kafasını çevirdiğinde esas hatunun herifin biriyle konuştuğunu gördü. Birden kafası açıldı. Onlara kilitlendi. Herif sanki ondan bir şeyler istiyor ama bunu çok yanlış şekilde yapıyor, hatunsa tahammül sınırlarını zorluyordu. Bu tarz bir konuşa şekli, hayvan adamın hiç de hoşlanmadığı türdendi. Herif ellerini agresif bir şekilde kaldırıyor, indiriyordu. Hayvan adam hatunun endişeyle gözlerini kıstığı karenin ardından beynini kaybetti, göğsünde uyuklayan hatunu düzeltti, iri kıyım dostlarının arasından geçerek herifin önüne dikildi ve göğsünden orta şiddette ittirdi:
-Bi sorun mu var bilader
Hatun hemen araya girdi ama şaşırmış herifin bir şeyler söylemesi gerekiyordu. Hayvan adamın yanlarından geldiği irice arkadaşlarının farkına varabilen herif kontrollü bir şekilde:
-Ya arkadaşımla tartışıyoruz, işinize bakın lütfen
-Benim işim o tamam mı güzelim, ben onun için burdayım şu anda, hayvanlığa gerek yok, anlayabiliyo musun?(Herifin yanaklarında ellerini tehditkar bir şekilde şaklattı)
Hatun:
-Tamam çekil, bi sorun yok sen kendi işine bak
-Hayır hayır, hadi burdan gidiyoruz, böyle heriflerle görüşmiceksin
-Ya hadi tamam, öyle bi şey diil yanlış anlıyosun, anlayamayacağın bi şey saçmalama
-Hayır hayır, gidiyoruz, ben böyle bi şeyi kabul etmiyorum çıkıyoruz burdan
Herif mecburi bir gayretle:
-Noluyo ya adam mı tuttun kim bu, biz konuşuyoruz arkadaşım zaten de işimiz yok artık burda
-YA Bİ SSİKTİR GİT LAN APTAL ÖLDÜRÜRÜM SENİ(deyip boğazına yapıştı)
    Olayın büyüdüğünü gören güzel kafalı iri oğlanlar araya girdiler, herifi içeriye soktular, hayvan adam hatunun bileğinden tutuyordu onu ikna etmeye çalışarak:
-Ya hadi gözünü seviyim, seni görmeye geldim ben buraya, benle görüşmek istemeyip görüştüğün tiplere bak iki saniye bi düşün gel iki dolanalım çok özledim ben seni
-Öyle bi şey yok abarttın gerizekalı, tam bir aptalsın
-Ya sen var ya hiç bi bokun ne olduğunu anlamıyosun, bu herifle senin işin bitti artık anlamıyosun, senin böyle tiplerle işin yok artık, ayarını bilmiyosun, insanları bilmiyosun, tamam lanet olsun ya beni de ölene kadar böyle kötü bil tamam mı bi kötü benim amınakoduğumunun yerinde tamam lanet olsun ya bana... İki saniye görücem diyorum anasını satiim milyon tane laf yiyorum hatunun etrafındaki tiplere bak lanet olsun böyle işe ya sen nasıl.. Ya üf tamam hadi; hadi tamam ben bi şey demiycem artık.
    Hayvan adam lafını bitirmeye yakınken, balina kıvamında iriliğe sahip kel biri geldi ve "Arkadaşım bakar mısın tatsızlık çıkmasın seni dışarıya alıyoruz" dedi. Hayvan adam bu lafı, o adamdan duyunca direk birasına gitti içebildiği kadar içti ve yeni arkadaşlarına veda ederek mekandan ayrıldı. Dışarıya çıktığında her şey çok daha farklı geldi. Şimdi kimseye kızmıyordu. Herkes aşırı derecede sarhoştu. Hepsiyle tek tek tanışabilirdi bile. Biraz önce yaşadıklarını düşününce güldü. İlk defa bir yerden olay çıkardığı için atılmıştı. Bu onun çok hoşuna gitmişti. Gidip herhangi birine bunu anlatmayı sonra delilercesine gülmeyi aklından geçirdi. Saatine baktı üçe on vardı. Havanın aydınlanmasına daha vardı ve bugün onun günüydü.
Hayvan adamın geri vitesi yoktu.
    "Fazla mı tepki gösterdim acaba?" diye düşündü ama artık bunda önem bulmuyordu. Hayvancasına dolu geçirmişti işte zamanını, bundan daha önemli bir şey olamazdı. Hem hatunu da görmüştü. Onu gerçekten özlemiş olduğunu fark etti. Ona hiçbir zaman aşık olmazdı ama gerçekten onun için ölebilirdi. Onun için bir köpekbalığıydı o. Sevimsiz ama ölümle tıka basa dolu. Yüce bir duygu...

28 Kasım 2012 Çarşamba

Hayvan adam kedilerle 2

    Yokuş aşağı, ellerini kollarını sallaya sallaya iniyordu. Dükkanların içine, kafelerde oturan insanlara zoom çekiyor, kontak sağladığında bile kafasını çevirmiyordu, ne de olsa geçip gidiyordu işte oradan; o kadar da mantıklıydı. Son zamanların en bol ödüllü, en muhteşem filmine gidecekti. Bütün arkadaşları çalışıyor olduğundan değil de zaten genelde tek başına giderdi filmlere. Bu tarz tek dolaşma durumlarına, "Hiç arkadaşım yok" diyerek üzülürdü ama en çok da yürürken insanlara dellenir, beraberindekilere de yeterli yürüme yeteneğinde olmadıkları konusunda sinirlenirdi. Bütün bu sabırsız, sağlıksız düşüncelerini kendi içinde yaşamayı yeğlerdi; o kadar da inceydi hayvan adam.
    Ballıydı da hayvan adam. En yakın seans on dakika sonraydı. Biletini her zamanki, "Ortalardan olabiliyosa" cümlesizliğine tabi ki de cevap alamadan kestirtti, sigara içmeye çıktı. "Acaba kimse "Olabiliyo" diye bir cümle kurmuş mudur?" diye düşünüyorken, yine şu kulenin orada, yine tek başına içerken gördüğü hatunu hız yaparak, bulunduğu yere gelirken gördü. Onun kim olduğu hakkında tahminlerinin yanlış çıkmasının ardından epey süre geçmişti ve hatunun bacakları gerçekten de gerçek olamayacak kadar çirkindi, bu acı gerçek yürürken daha da belli oluyordu. Muhtemelen onu bu hızda yürürken gören birkaç kişi intihar etmişti. Yine de tesadüf, tesadüftü ve tesadüf, çok değerli bir şeydi. Elle tutulmaz, ama birden fazla kişi için var olan tek değerli şey belki de.
    Güzel yüzlü, çok zeki ve bilgili olan hatunumuz, bacaklarının derecesinde total güzelliğe sahip iki arkadaşıylaydı yine. Bunlar aynı kızlar mıydı bilemedi ama bir saniye olsun birbirlerini fark etmişlerdi. "Beni koşturdunuz, biletleri siz alın ben sigara içicem" diyerek fedailerini içeri yolladı. Hayvan adamsa tam bir hayvandı. Güzel bir heyecan vardı içinde. Hiçbir suçu yoktu, kimseyi zorla bir yere davet etmemişti. Bedavadan beraber sigara içebileceği, insanları kesebileceği ve konuşmak zorunda olmadığı güzel bir partneri olmuştu. Bu ona mükemmel hissettiriyordu.
    Sesleri dinliyordu, etraftaki ağaçların o genel soluk yeşilinin, batan güneşin parlattığı yapraklarla dansını izliyordu. İç çekti, sigarasından çekti. Gökyüzünün beyazımsı mavisini de kadrajına soktu. Büyüdü, genişledi. Kalbi temizlendi. Yavaşça göz hizasına indi. Akvaryumdaki canlılara sevgi besler gibi baktı bu sefer insanlara. Kalbi doldu.
    "Acaba ona teşekkür etsem, çok mu saçma olur?" diye düşündü. Yine de tek kelime edip bu güzel durumu bozmaması gerektiğini denkleştirdi aklında. Sonuçta hatun da ona hiçbir şey söylememişti. Belki de o da aynı hislerdeydi. O da belki onun sadece orada olmasından mutluydu ve artı hiçbir şey istemiyordu. Ellerini montunun ceplerine soktu, sigarası bitmesine rağmen, hatunun paylaşma zevkini eksiltmemek için sigarası bitene kadar ona eşlik etti.
Hayvan adam, yapabileceği şeyleri yapardı.
    Hatunun sigarası bitmeye yakınken bir arkadaşını aradı. Hal hatır sorarken, hatun, sigarasını bitirip içeri girdi. İçeriye girdiğini görünce, "Tamam hadi siktir giit" diyerek telefonu kapattı salona girdi. Film dünyanın en boktan ikinci filmi çıkmıştı. Arada da hatun arkadaşlarıyla olduğu için etkileşime girmeye yeltenemedi. Film bittiğinde, bu kadar rezil bir filmin izleyicisi olarak ne kadar da aptal göründüğünü kuşku etti ve tabi ki de üç kızdan çok daha seri bir şekilde sinemayı terk etti. Bu zaman aralığı, romantik bir şeylerin çıkması için hiç ama hiç uygun değildi artık. Film berbattı.
    Çıktığında hava kararmıştı. "Öef" diye düşündü. Biraz çay içip eve kaçma -her zamanki- planı vardı aklında. Yine de gönlü şen olduğundan ne zamandır aramadığı izmir'deki okulunu bitirip tekrar istanbul'a gelen ve kulaklarına laf attığı için tartışıp küsüştükleri hatunu aramayı düşündü, düşünür düşünmez vazgeçti. Sigara yaktı. Yokuş yukarı, mideden öksüre öksüre çıkıyordu. Gerçekten profesyonel bir yürüyücü olduğundan hem önüne hem de yolun genel gidişatına sürekli hakimdi. Yirmi metre ötesinde çok da muhabbetinin olmadığı, aslında daha önce, okula ilk gelip de insanlarla ilk tanıştığı dönemde kavga ettiği daha sonra araya olgunlukların girip de birkaç kez selamlaştığı, zamanın yalnızlaştırmasıyla, "Olsa da konuşsak" diyebileceği bir hatunun geldiğini gördü. İki saniye aralıklarla fark edilme içgüdüsüyle ona doğru hepsi ilk bakışmışcasına bakışlar attı. Bunları iyi yapardı hayvan adam. Ve bir ve iki ve üç... Hatun kafası önünde yürüyordu. "Ah boşver, kafasında milyon tane şey var" diye son düşüncesine ererken, o rahatlamanın dışarıya verdiği enerjiden midir bilinmez, tam da onu görmezlikten gelecek ama saçma denebilecek bir gülümsemeyle yanından geçmeyi kabullenmiş sıfatına hatunun gözleri dikildi ve bir saniye için sokak lambaları gözbebeklerinde patladı. Hatun tanıdık biri görülünce alelade atılan gülüşü attı ve:
-aa naber         
-iyi valla senden naber
-iyi ya eve gidiyorum  işten çıktım
-o yee
-sen nerden böyle
-yeaa sinemaya gittim ben de işte
-aa şey mi neydi
-akar tutar mok kokar
-hah aynen nası baya güzel film diyolar gidemedim daha
-bi gel dur insanlar geçiyo... yeeeani ben beğenmedim pek ya nebilim.. anlamamış da olabilirim yani(güldü)
-hmm
-ne biliim çok basit olmuş yeaa, yani ucuz olmuş sanki ama git tabi yine o sinema şeyini alıyosun -keyifli-(güldü)
-anladım ya olabilir
"Ah" dedi içinden, kalktığından bu yana bir tek kendisiyle konuşmuştu. Uzun zamandır farklı biriyle konuşmuyordu ve karşısındaki gerçekten de kendisinden farklı biriydi:
-ne öyle çok dalgın yürüyodun ben gördüm seni de heralde bi şey düşünüyo dedim bulaşmiim  dedim(güldüler)
-Aha yok ya işte yorgunluk yani işte yorgunluk da diil de alışamama durumları falan biraz uzun sürdü onlar var kafamda... yani herhalde...yani öyle aslında klasik
-Hoğğm, anladım. Anlayamam tabi ben de... İyi bi şey diil sanıyorum.
-Pek diil evet(güldü)
-Neyse şeapma ya kafana şeapma takma
-Aynen aynen, takmamaya çalışıyorum alışmam lazım, aslında alıştım bile ama kolay bi şey diil sonuçta
-Yeani işte evet. Neyse şeapmiim ben seni git şöyle bi rahatla neyin zamanlar önemli
-Haha, öyle valla ya
    Çok yorgundu hatun, bir hayvan adam için bile çok yorgundu, çok hüzünlüydü, buysa hayvan adamın yapabileceği durumlar dahiline giriyordu ve o gerçekten bir hayvandı. Toparladı kafasını:
-Ya ben istiyosan çaymay içicektim de yeani istiyosan gel bira da içebilirink hani yanlış anlama kafan dağılır ben bi de severim böyle dinlemeyi falan zaten benim de pek bi planım bi şeyim yok en azından işe yararım hani yarıycaksam(güldü), öyle daha rahat anlatabilirsinya hani çok da yakın olmayan birine anlatırken böyle kafan toparlanır falan, hani çok da abartmiyim da
-Aa, ımm saol, ya evde de işte yapmam gereken bi kaç şey var
-Haa, ya ben öyle teklif ettim, şey, mecburiyetin, ya mecburiyet de ssaçma oldu da, yok yani, şey, hani ayıp falan olmaz işine bak istiyosan, benim gönlüm kırıldı da (güldü) üf iyice sıçtııım, ya işte konuşmak lazım oluyoya ondan işte, ya da sen şimdi iş çıkarma başına madem boşver
-Ya şöyle ki ev arkadaşımla işte yemek falan yaparız diye konuşmuştuk ama onun iş yeri baya uzakta benden bi buçuk saat sonra falan eve gelebiliyo bazen de böyle götümüze zor geliyo yapmıyoruz, aslında genelde onun götüne zor geliyo biraz kredim var yani(güldü ve iki kere göt dedi hayvan adam göt diyen hatunları omzunda taşır)
-Hadi yörü ya o zaman iki bira çakarız zaten dönersin madem o gelinceye kadar ha ne diyon
    Hayvan adam, hayvanlığının sınırlarını zorladığını, karşısındaki ifadesiz yüzde sonunda anlayabilmişti:
-Ben de konuşurum acik. Ya sana zor geliyosa tamam ben daha yeni uyandım zaten enerjiğim, şimdi seni zor duruma sokmiim, zaten iki saattir zorladım
-Ya neyse iki biradan bi şey olmaz ya ama kalkarsam sonra alınmaca gücenmece yok
-Ne alıncam bee, hadi tamam hadi gidelim
(güldüler)
    Hatun, işinin anlamsızlığıyla, zevksizliğiyle, zamanının kalmamasıyla ilgili konuştu, konuştukça içti, içtikçe ve konuştukça rahatladı. Hayvan adamın arada yaptığı biçimsiz esprilere dahi güler oldu. Üçüncü biralarına geldiler. Hatun, ev arkadaşını, "Ya bayadır görmediğim bi arkadaşımla rastlaştık, içelim dedik, yarına erteleyelim partimizi" diyerek ekmeyi başarmıştı. Yine de fazla zamanı yoktu.
-E sen, ne zaman hayata atılmayı düşünüyosun
-Ben daha salağım ya ben(güldü, birasının kulbuyla oynamaya başladı hayvan adam)
    Devam etti:
-Yani işte gördükçe hani yaşdaşlarından(bunu hece hece bastırarak söyledi) insan iyice soğuyo bi şeylerden, korkuyo daha doğrusu. Yine de işte o kötü günler gelicek, ben biraz şımarıklık hakkımı kullanmak istiyorum, ona göre ayarlıyorum kafamı, her zaman olmuyo tabi, çok sıkıntı da yaratıyo da, sonuçta benim suçum değil yani. Çok da umursamamak gerekiyo belki, bilmiyorum.
    Uzun bir süre filmlerden, müziklerden konuştular, hayvan adam, hatunun kafasındaki imajını değiştirmek için kitaplardan alıntılar bile yaptı, bunu yaparken oyunculuğunun geliştiği hissine bile kapıldı. Yer yer sevmediği şeylere bile sanki en büyük müdavimiymiş gibi yorumlar getirdi. Onu görseniz, bu herif bir hayvan olacaksa en fazla yunus olabilir derdiniz. Konuştular, biranın kana karışması süresi kadar da artı susuştular. Amacı doğrultusunda şaka denemeleri yaptı hayvan adam. Daha önce uzlaşamadıkları konular üzerinden artık ben böyle düşünmüyorum çekti ve karşılığını aldı:
-Sen çok değişmişsin
-Heaa (tebessümle)
-İyi olmuş ama
-Aa, öyle mi diyosun eyvallah. Sen de çok değişmissin çok cazgırdın sen(güldü)
-Ahahaha, ne cazgırı ulan ağzını topla(tiyatrocu şakası yaptı)
-Ya aslında haklıymışsın da, ben sonradan çok utandım sana karşı, aslında biraz da o yüzden ısrar ettim konuşalım diye, sen akıllı birisin o belli, yaani benim eaa, ya da işte hani birbirimizin dünyasında olmalıymışız gibi düşünmüşümdür sonradan. Buna da karşılık vermek zorunda değilsin tabi ki de, ben söylerim yani. İnsan önemli bi şey falan yani sonuçta, benim gördüğüm o, şu ana kadar. O yüzden gerçekten hani iyi geldi şimdi senle konuşmak, kafa dengi insan lazım yani, hani belki ben seni o kadar kesmemişimdir de ben gayet tatminkarım yani(güldü)
-Haha yok ya anlıyorum, teşekkür ederim bu arada.
    Hayvan adam, bir görevi tamamlamış, günü boşa geçirmemiş olma özgüveni ve içsaygısı duygusuyla üçüncü birasını bitirdi:
-Bi tane daha söyliyim mi ben ya kalkcak mısın
-Ya, aa, bi saate bakiim. Ben bii... Yarım saate kalksam iyi olucak içerim diyosan söyle ya
-İçilir heralde ya söyliyim o zaman ama kibarlık yapma yani
-Yok ya benim de var zaten anca zaten bitiririm ben de
-Olmadı beraber içeriz madem söyliyim ben bitirirsen de ne diyon
-Ya, söyle sen söyle tamam içersin zaten sen onu
-Yani içerim mantıken de işte garanti olsun diye söyledim(bir bira daha istedi)
    Hatun, birasına baka baka gülümsüyordu, bir şeyler düşündüğü belliydi.
-Nöe gülüyon yea
-Ha? Ya çok saçma bi şey işteki bi arkadaşla alakalı ama anlatılcak bi şey de diil. Yani hani kadınlar arasında bi şey bi yerde
-Hoğğm, peki madem. Senin manita durumları ne alemde yeea hacı şş (göz kırptı)
    Hayvan adam dördüncü birasında sınır tanımazdı.
-Ya yok valla öyle ciddi bi şey ya, bu ara zaten anlattımya hiç o modda diilim
-Alalaa onun modu mu var canım
-Ya öyle tabi de, işe başlayınca falan çok değişiyo ortamın ya işte insan ilişkileri falan sen de değişiyosun, biraz önce güldüğüm şey aslında ona yakın bi şey, ya çok acaipler ya görmen lazım, nasıl o kafaya geliyolar, ben de gelicek miyim, anlatamam yani.
-Canım herkes de öyle değildir heralde
-Ya çoğu öyle biliyo musun, zaten olmayan da kapatmış falan kendini, muhtemelen ben de öyle görünüyorumdur, o yüzden kimse yaklaşmıyo belki, zaten yaklaşmasınlar da
-Öğef lanet olsun senin hayatınaaa(güldü)
-Di mi yaa(güldü)
    Hayvan adam, son birasını ayıp olmasın diye hızlı hızlı içmeye çalışıyordu. Hatun birden:
-E sen, sen bi ara hızlıydın yok mu kimse
    diye sordu
-Ya işte o ara kim beddua ettiyse işler çok acaip kesat ya hacort
-Hahahaha
-Valla nasıl oldu ben de anlamadım, kalp mi kırdım ah mı aldım, tam olucaktı bi şeyler, güzel hani, ben bi sıçtım, beceremedim, sonra işte, eaee, hani güzel bi şey olcaktı, olmadı, şimdi de beklenti arttı heralde, öyle kaldı yani.
-Hmm
-Ya işte... Öyle oldu yani. Ben de hiç şeapmıyorum işte zorlamıyorum da istemiyorum da gibi biraz, yalnızlık da iyi bi şey bi yerde, birazcık da götü toparliim kafasındayım
-Anladım
    Hayvan adam, sınırlarını güzelce çizmiş, hiçbir şekilde karşısındaki kur yapmamıştı. Hele ki bu hatuna, şimdi görüşmese de bir arkadaşının zamanında yazdığını hiç unutmadan yaklaşmış, bütün puanları kazanmış, zaten de bu hatunun onu en azından bugün yatağına almayacağından emin bir şekilde, kafa karıştırıcı son laflarını etmeye hazırlamıştı beyinciğini:
-Yani işte, boktan boktan bisürü şey yaşıyosun kafan çalışmıyoken, sonra bir korkuyosun zaten yeni bi şeye(kaş geri atma hareki) bi yandan, o heyecanını da kaybetmek istemiyosun gerçekten gelebilecek bir şansa karşı. Ne yapabilirsin ki yani bu durumda? En iyisi beklemek diyosun ki bu arada kafan daha da oturuyo gibi, ama zaman geçiyo mu geçiyo tabi(birasından orta şiddette bi yudum aldı). Zamanın, en güzel şeye sahip olmadan geçiyo mu, geçiyo
-Anladım
-Buna da yani acaip kızıyosun, nefret ediyosun. Ama ne yani yani naapalım? Ne yapabilirmişizdirt?
-Ya ama bak kendin söyledin işte, insan yine de profesyonel bi şekilde ruh halini şu olanbitenden ayırabilmeli, dediğin gibi zor evet. Ama ben gerçekten kendimi zorlamam gerektiğini farkettim sen konuştukça. Şans vermelisin yani hayata, bi şeylere olumsuz bakmak için erken gerçekten.
    Hayvan adam, bütün mektupları, posta kutularına yerleştirmiş olduğu tatmine erdiğinde, hatunun birasını bitirip, onun birasından içmeye başladığında, bir oturumda katedebileceği maksimum yolu katettiğini anladı ve fazlasını zorlamayacak kadar zamanının değerini bilirdi.
    Hatunu evine bıraktı. Ayrılırken sadece toka yaptı ve mario'nun zıplaması en zor yerdeki altınları da cukkaladı. Şimdi bozuk ilişkilerine yeniden girebilecek kadar janti hissediyordu ve saat daha on otuzdu. İlk insan telefonunun tuş kilidini açtı, rehbere girdi...